Kübizm Sanat Akımı, Kübistler
1908’de nesne-figür biçimlerini geometrik bir yapıya indirgeyen bir akım, yani kübizm belirdi. Kübizm Sanat Akımı, Kübistler biçimlemede, bu kez nesne-figür biçimlemelerinin parçalanması, bizzat doğa karşısında yapılmaya başlandı. Hatta bu parçalama işleminde renk, özellikle bir yana bırakıldı. Nesnelerin optik biçimlerini resimde parçalayarak yok etmeyi, materyalist görüşe bir tepki olarak kabul edenler görüldü. Ancak kübist görüşün, çağın toplumsal sorunları sonucu maddeyi parçalamayı hedef aldığını belirtenler yanında, buna inanmayanların olduğu dikkati çekti. Bu akımın yaratıcıları olan Picasso Ve Braque, 1907’de açılan Cezanne sergisinden sonra (1907), kendi aralarında yaptıkları konuşmalar sonucu, resimden perspektifi almak ve bunun için de nesnenin doğal görüntüsünden uzaklaşmak, gerekliliğine inandıklarını belirtmişlerdir. Böylece de, nesne görüntüsü ile ilgili bir resimden çok, resme uygun bir nesne-figür görüntüsü yaratmayı amaçlamışlardı. Bu buluşların yapıldığı sıralarda, maddenin en küçük parçası olan atomun da parçalanmasına çalışılması ilgi çekicidir. (Kübizm Sanat Akımı, Kübistler)
Bu yeni biçimleme anlayışında nesnelerin mekân içindeki optik görüntüsünün dikkate alınmaması, zaten perspektif biliminin resim için gereksiz olduğunu ortaya koyuyordu. Bu nedenle kübik resimde, nesnelerin mekân içindeki sırası, yerleştirme mantığı da terkediliyordu. Nesnelerin tanınabilirliğini sağlayan optik görüntü biçimlerini parçalama, bu biçimleme ile ilgili geçmişin tüm deneylerini de bir kalemde bir tarafa bıraktırıyordu. Dolaylı olarak optik mekân anlayışı da gereksiz bir resim zemini oluyordu. Böylece de tanınabilir nesne-figür düzenlemesi verine, resimsel geometrik yüzeyler ve yeni bir çizgi mantığı ortaya çıkıyordu. Ayrıca kübist resimde nesnelere özgü biçim kalktığı gibi, rengin de dikkate alınmaması, doğanın bilinen durumunu oldukça sarsmıştı.
Ancak bütün bunlara rağmen kübistler, doğada görülen biçimlerin kimi tanınabilir şematik biçimlerini tamamen terk etmediler. Bu nedenledir ki, bu resimsel biçimlerde ortadan kalkan, yalnız nesne ve figürlerin optik görüntü mantığı idi. Daha doğrusu nesne ve figürlerin üç boyutlu görüntüsü, bu anlatımda önemini yitirmiş oldu. Bir diğer husus da, kübist biçimlemede, doğa görüntüsüne dayanan ayrıntıların ortadan kalkması idi. Dolaylı olarak bu anlayıştaki çalışmalarda, resimsel parçalamaya dayanan geometrik çizimli küçük yüzeylerden oluşan bir ayrıntılar topluluğu ortaya çıkıyordu. (Kübizm Sanat Akımı, Kübistler)
Kübizm Sanat Akımı, Kübist Resim Uslübu
Yalnız kübist anlatımda açık-koyu değerler karşıtlığına dayanan bir biçimlemeye yönelik çizgisel sınırlı yüzeyler düzeni, bir özellik olarak ortaya çıkıyordu. Ayrıca, bu yüzeyler üst üste getirilerek saydam yüzey görünümleri de biçimlendiriliyordu. Bu da, bir modle resmi yerine bir hacim resminin oluşmasını sağlıyordu. Ancak sonunda, kübist anlatım, bir çeşit yan yana yüzeyler anlatımı olarak son buluyordu.
Kübist biçimlemenin gelişmesi ile ortaya çıkan, gerçek doğa görüntüsünü değil, gerçeğini yakalamak olduğu idi. Çünkü gerçek, yani doğanın gerçeği, aslında doğanın görüntüsü değildi. Bunu bilim de kanıtlıyordu. Bir kere, bir insanın yandan görüntüsünde insanın bir gözü görülüyordu. Bir kulağı dikkate alınabiliyordu. Ya da bir nesnenin mikroskop altında görünüşü, onun doğal olarak görülebilen biçiminden farklı biçimler ortaya çıkarıyordu. Bir masa, tam yandan bakılınca üst yüzeyi görülmediği gibi, dört ayağından yalnız ikisi kendi görüntülerini verebiliyordu. Bu nedenlerle kübist, optik görüntü yerine doğa gerçeğinin resimlenmesinin daha doğru olacağına inanıyorlardı. Kısacası kübist, nesne ve figürleri göründükleri gibi değil, oldukları gibi biçimlemeyi amaçlıyorlardı. Bu yüzdendir ki, bu akımın sanatçıları bir nesneyi ya da figürü hem yandan, hem önden ya da arkadan göstermeyi yapıtlarında denediler. Ve eski çağlardan bu yana olan resimsel biçimlemeleri, göreli bir biçimleme alışkanlığına bağladılar. (Kübizm Sanat Akımı, Kübistler)
Kısa bir zaman içinde kübizm anlatımın yeni ve sonsuz bir biçimleme olanağına sahip olduğu sanatçılarca görüldü. Hatta nesne ve figür gereksiniminin bile resimde pek zorunluğu olmadığı görüşü, buradan kaynaklanmaya başladı. Ancak kübistler, resimde, nesne ve figür tanınırlığını kesin olarak reddetmediler ve bu anlayışı benimseyenlerden hiçbiri de, bu yolda herhangi bir çalışma yapmadı. (Kübizm Sanat Akımı, Kübistler)