Barok Sanat Akımı
Barok sanat akımı dönemin, hümanist dünya görüşünü, burjuvanın ekonomik girişimlerini, İtalya ve Fransa gibi ülkelerin büyük ölçüde frenlediğine değinilmişti. Ancak, Rönesans’ta, insan aklının sonsuz olanaklarına olan inanç tamamen ölmüş değildi. Hatta çağın politik güçlerine ters düşen akılcı dünya görüşü, giderek bilimsel kimi gerçeklerin ortaya çıkmasına bile neden oldu. Descartes, Leibniz ve Hobbes ‘in felsefe sistemleri, Newton’un doğa bilimlerine ilişkin yeni gözlemleri, matematik, fizik ve astronomi alanlarında yeni gerçeklerin ortaya çıkmasına yol açtı. XVIII. yüzyılın bu akla dayalı yeni görüşleri, Barok sanatlı çağın varoluş nedenlerine ters düşüyordu.
Fransa’da felsefe, edebiyat, estetik, politika, ekonomi, din, kısacası sanat, bilim ve teknik tüm alanları içine alan 28 ciltlik görkemli bir ansiklopedi yayımına da başlandı. Voltaire ‘in öncülüğünü yaptığı bu girişim, özellikle aydın kesim üzerinde büyük etki yaptı. Böylece aydınlar arasında politik ve dinsel alanlarda eleştirici bir kuşkuculuk önemli ölçüde yayıldı.
Barok ‘un son aşaması olarak değerlendirilen rokoko döneminde, sarayın eğlenmesi ölçüsüz bir hal aldı ve uyananların, bu duruma karşı bir cephe oluşturdukları bile fark edilmedi. Metres yaşamı, serenatlar, şarkılar, kır aşkları, av partileri tüm sarayın sarhoşluğu içinde sürdü gitti. Bu tatlı rüya yaşamını, ünlü Fransız başbakanı Talleyrand, “İhtilal öncesini yaşamayan bu dünyada yaşamış sayılmaz” diye anlatıyordu, işte Barok sanat, böyle bir ortamda gelişti. Ancak bu ortamın durumuna ters düşen kişilerin portreleri de ortaya çıktı.
Barok Sanat Akımının Mimariye Yansımaları
Barok mimarinin, mutlak monarşinin egemen olduğu bir yönetimin temsilinde değerlendiğine değinilmişti. Dolaylı olarak bu sanatın mimarlıkta büyüklüğe, süse, gösterişe yer verdiği anlaşılmıştı. Katolik kilisesi de, Reform hareketine karşı yaptığı din savaşları ile bir güç ve birlik yaratmıştır. Aynen krallar gibi görkemli, temsil edici kiliseler yaparak, büyüklüğünü taraftarlarına göstermeye çalışmıştı. Ancak Barok resimde, Hollanda, Felemenk ve İspanya (İtalya’da yalnız Caravaggio doğacı bir gözlemle nesne, figür ve portre anlayışında kalmıştı) gözlemci ve doğacı bir anlatımı benimsemişlerdi. Oysa Fransa ve İtalya’daki ressamlar, klasisist bir anlatım çerçevesinde çalışmalarını sürdürmüşlerdi. Bu nedenle, Barok resimde, ideal ile natüralizminin değişik değerlendirilişleri de yer alabilmiştir.
Barok Sanat Akımı Rokoko Sanat Akımına Dönüşüyor
Rokokonun, resmi, heykeli ve dekorasyonu ile hizmetinde bulunduğu saray, 1789 İhtilâli ile önce Fransa’da, yavaş yavaş da diğer Avrupa ülkelerinde gücünü yitirmiştir. Eski ilk büyük uygarlıklardan bu yana süren monarşi yönetimli, tarım ekonomili toplumların sanatları da ortadan kalkıyordu. Tarım ekonomisinin egemen olduğu İ.0.5000 yıllarından İ.S. 1800 yıllarına değin, mutlak yönetimli kralların etkisi sanatta söz konusudur. İşte bu uzun sürede eski Mısır, Mezopotamya, Grek, Roma ve Avrupa’da ortaya konan sanatlarda, arkaik, klasik ve barok üslûp dönemleri yaşandı. Yani mutlak monarşi yönetimlerle ilgili üslûplara tüm sanatçılar uydu. Bu nedenle monarşi yönetimlerin üslûp aşamaları, uzun yüzyıllar boyunca süren bir gelişme ve birlik gösterebildi.
Barok resminde, fırça tuşunun bir boya lekesi ve olayı olarak değerlendirilmesi ve yansıması, önemli bir özelliktir. Böylece, nesne görüntüsüne ve rengine dayalı bir anlatımdan, yani biçimlemeden, resme özgü yeni bir buluş olan tuş anlatımına geçilecektedir. Bunun yanında, bir diğer yenilik de, barok desende yani çizimde görülmektedir. Örneğin Rönesans’ın figür ve mekân desenini oluşturan ve onların tüm çevresini dolanan çizgi anlayışı, yerini, optik gözlemin ışık-gölgeyi de içeren bir çeşit karalamasına dayamaktadır. Böylece yalnız nesne ve figürü sınırlayan bir çizgi anlayışı yerine, onların genel optik görüntü etkisini yansıtan ve gerçek olarak kesin nesne ve figür biçimini vermeyen bir karalama çizgiye varmaktadır. Bu yenilik, boyasal tuş lekesi anlatıma tamamen paralel ve hatta onun gereği olarak ortaya çıkmıştır.